Toplumun çekirdeği insan davranışları, aile yaşantıları toplanıp, birikerek adına hayat dediğimiz toplumsal yapıyı oluşturuyor. Bu, kişiye kendi sorumluluğu dışında toplumsal sorumluluklar da yüklüyor. Çünkü hayatta her şey birbirine bağlı. Kelebek etkisiyle, attığımız küçük bir adım, başkalarının hayatına tesir ediyor. Bu bakıştan hareketle, toplumsal yapıyı yöneten sistem de, onu oluşturan parçaların toplamından oluşuyor. Yani adına yaşam dediğimiz her şey, aslında bir denge sanatıdır…Ve bu sanatın içinde en büyük aktör STK’LARDIR ( Sivil Toplum Örgütleri. ) Peki neler yapması gereken bu örgütler neler yapar gelin birlikte irdeleyelim bu konuyu. İrdeleyelim ki herkes üzerine düşen payı alsın.

Sivil toplum kuruluşu, resmi kurumlar dışında ve bunlardan bağımsız olarak çalışan, politik, sosyal, kültürel, hukuki ve çevresel amaçları doğrultusunda lobi çalışmaları, ikna ve eylemlerle çalışan, üyelerini ve çalışanlarını gönüllülük usulüyle alan, kâr amacı gütmeyen ve gelirlerini bağışlar ve/veya üyelik ödemeleri ile sağlayan kuruluşlardır. Yerel yönetimler yerel toplumun gereksinimleri doğrultusunda, sivil toplum örgütleri ile işbirliği yapabilme yeteneğine merkezi yönetimlerden daha yatkındırlar. Sivil toplum örgütleri, merkezi otoriteye bağımlı olmayan, kendilerine özgü kuruluş, ilişki ve etkinlik alanına sahip örgütler olarak, merkezi otoritenin devrettiği ya da varlığını tanıdığı yetkilere sahip yerel yönetimlerle, doğaları gereği bir benzerlik içindedir. Sivil toplum kavramı Batı toplumlarının gelişim sürecinin ve Batı siyasal geleneğinin içinde ortaya çıkıp gelişmiştir. Aynı gelenek içinde siyasal-yönetsel sistem, demokrasi ve demokratikleşme arayışlarının birçok ana temasını çevreleyen, onlara yol gösteren bir kavramdır.

Peki Şimdi soralım bu örgütler yukarıda sıraladığımız tanımlara uygun olarak çalışıyor mu.Yoksa sadece üyelerinin ve örgütlerinin sosyal medyada reklamı yapıp protokollerde ön sıralarda oturmak için kravat mı takıyorlar.İlimizde Türkiye genelinde olduğu gibi ilimizde de yüzlercesi bulunan bu örgütler halka inip onların sorunlarını dinlemek ve çözüm üretmekten uzak yurt dışı gezileri tertipleyip basında poz vermekten başka pek fazla bir çaba içinde değiller. İstisnaların dışında aksini iddia eden varsa gelsinler kamuoyu ününde müzakere edelim. Mersin’in bu kadar üst üste birikmiş sorunları varken hangi birine halk çözüm ürettiler. Laf karabalığından başka yapılan maalesef bir faaliyet yok. Ve bu gidişata basın ve bilir kişiler seyirci kalıyor. Aslında toplumdaki gelişim, değişim ve ilerleme kişinin bisiklet sürmesi gibidir. Nasıl ki pedalını çevirmediğin bisiklet bir süre sonra durmaya ve düşmeye mahkûm ise; gelişim ve değişim içinde olmayan örgütlerde bir süre sonra gerilemeye ve yok olmaya mahkûmdurlar. Çok yönlü olan bu sosyal değişimin en önemli ayağını ise sivil yapılanmalar oluşturmaktadır. Bu nedenle sivil toplum faaliyetleri güçlü olan toplumlar daha hızlı ilerler ve kalkınırlar. Ancak önemli bir husus da söz konusu Sivil Toplum Kuruluşlarının veya daha sade bir ifade ile “halkın talepleri ile devletin taleplerinin örtüşmesi” halinde bu ilerleme, gelişme, değişme ve kalkınma amacına hızlı bir şekilde ulaşır. Aksi takdirde toplum ciddi sosyal, siyasal ve ekonomik krizler yaşar. İşte Mersin İşte arşın.

Mersin soruyor ben yazıyorum

Sivil Toplum Kuruluşlarının üyeleri işi gücü olmayan, zamanı çok olan insanlardan oluşurda bizim mi haberimiz yok. Çünkü bazı insanlar, sivil toplum kuruluşlarının faaliyet ve çalışmalarına işlerinin yoğunluğu nedeniyle katılmamakta ve bu tür etkinliklerden uzak durmaktadırlar. Gerçekten sadece boş vakitleri çok olan kişiler mi sivil toplum kuruluşlarında çalışmalıdır, yoksa tüm insanlar, yaşadıkları ve hayatlarını idame ettirdikleri için sektöre, topluma ve halka bir fayda sağlayabilmek amacıyla bu tür kuruluşlarda görev almalı mıdır. Biri çıkıp buna cevap versin. Eğitim Sağlık, Sosyal Yardımlaşma, İnsan Hakları, Doğal Afetler, Bilim ve Teknoloji, Çevre gibi etkinlik alanlarınız geniş.Bu alanlarda buluşun halkla.Yaşanılan tıkanıklıklara ya da her hangi bir konuda yaşanan bürokratik engelde temsil ettiği topluluğun önünü açacak yaşanılan haksızlıklar karşısın da özgür ve çıkardığı ses ile etki yaratan STK sayısı ise yok denecek kadar az.Meydan okuyorum varsa aksini iddia eden kamu oyu önünde özgürce kral çıplak demeye hazırım..Bilinmelidir ki amacım sadece aşığı olduğum Mersin için sevgiyle hep birlikte ileriye daha ileriye adımlar atmaktır.

SEVGİYLE KALIN

SEVGİNİZ YOKSA İÇİ BOŞ ÇINLAYAN BİR BAKIR KAPTAN FARKINIZ OLMAYACAKTIR.